Yakamozlu Hayaller Boğaz Kıyısında Travesti Buluşmaları

 

İstanbul, her sokağında farklı bir hikâye saklayan, asırlardır birçok kültürü ve topluluğu bir arada tutan büyülü bir şehir. Bu kadim kentin kalbinde yer alan Boğaz, gündüzleri mavinin en duru tonlarına ev sahipliği yaparken, geceleri dalgaların üzerinde dans eden yakamozlarla bambaşka bir dünyaya kapı aralar. İşte tam da bu ışıklı ve masalsı atmosferde, kent yaşamının enerjisini ve çeşitliliğini hissetmek isteyen travestiler bir araya gelerek kendi renkli öykülerini yazar.

İstanbul’un Simgesi: Boğaz

Boğaz kıyısında yürürken hafif bir esinti saçlarınıza dokunur, ufukta ışıldayan köprüler ve kentin silueti size bir masalda olduğunuzu fısıldar. Burada her dem kendi halinde akan hayat, geceleri farklı bir tınıya bürünür. Kırmızı, pembe, mor neon ışıklar lokantaların, gece kulüplerinin ve kafe-barların camlarına yansır. Yakamozlarla süslü sularda yüzen tekneler, uzaktan müzik sesleriyle eşlik eder. Bu müzik ve ışık cümbüşü, tüm farklılıklara kucak açan bir samimiyet yaratır.

Travesti Topluluğunun Büyüsü

İstanbul’un travesti topluluğu, şehrin zengin kültürel mozaiğinin önemli bir parçasıdır. Farklı sosyo-kültürel geçmişlere sahip insanlar, benzer deneyimler ve ortak duygular etrafında birleşir. Bu birlikteliğin en canlı hissedildiği yerlerden biri de Boğaz kıyılarıdır. Burada buluşmalar düzenlenir; şehirden bunalanlar, özgürce kendini ifade etmek isteyenler, yeni dostluklara ve paylaşımlara kapı açanlar bir araya gelir.

Dayanışma ve Dostluk: Travesti buluşmaları, bir yandan samimi sohbetlere ve dostluklara zemin hazırlarken, öte yandan güçlü bir dayanışma hissi yaratır. Yeni insanlarla tanışıp, hayat hikâyelerini dinlemek her zaman ilham verici olur.
Özgürlük ve Kendini İfade: Her insanın kendini olduğu gibi kabul ettirebildiği bu ortamlarda, kimlik arayışına dair cesaret dolu adımlar atılır. Boğazın ışıkları altında dans etmek, şehrin karmaşasına inat bir özgürlük çığlığı gibidir.
Gecenin Ritmi
Kimi zaman bir lokantanın terasında, kimi zaman da Boğaz’a nazır bir mekânda toplanılır. Gecenin ilerleyen saatlerinde müzik sesleri yükselir; kulaklarda yankılanan ritim, insanları kendiliğinden dansa davet eder. Rengârenk kıyafetler, makyajlar ve ışıltılı topuklu ayakkabılar bir araya gelince, ortaya adeta bir karnaval coşkusu çıkar. Herkes, kalbinde biriken enerjiyi dışa vurur; kimi muhabbet ederek, kimi ise dans pistinde özgürce süzülerek.

Zorluklar ve Umut

Elbette her güzel hikâyenin gölgesinde zorluklar da vardır. Toplum içinde hâlâ mevcut olan önyargılar, travesti bireylerin yaşamını zaman zaman zorlaştırır. Buna rağmen, İstanbul’un çok kültürlü ve dinamik yapısı, kabul ve anlayış açısından umut vadeder. Boğaz kıyısındaki bu buluşmalar, birlik ve beraberlik hissini güçlendirerek, birçok önyargının yıkılmasına katkı sağlar. Umut ise her zaman en güçlü ışıktır: “Belki bugün değil ama yarın, belki yarın değil ama yakın zamanda, herkes olduğu gibi kabul görecek.”

Yakamozların Fısıldadığı Gelecek

Gecenin ilerleyen saatlerinde Boğaz üzerinde parıldayan yakamozlar, sanki herkese aynı dileği fısıldar: “Kendiniz olun, birbirinize sarılın ve hayatın tadını doyasıya çıkarın.” Bu mesaj, İstanbul’un travesti topluluğu için güçlü bir simge haline gelir. Çünkü her bir dalganın kıyıya vurması gibi, her yeni gün de yeni umutlara kapı aralar.

Boğaz kıyısındaki buluşmalar, sadece bir eğlence veya sosyalleşme alanı değil; aynı zamanda kendini ifade etme, dayanışma ve yaşama tutunma gücüdür. Yakamozlar eşliğinde paylaşılan kahkahalar, dökülen gözyaşları ve anlatılan hikâyeler, bu şehrin hafızasında sonsuza dek sürecek bir hatıra olarak yerini alır. İstanbul’un kadim ruhu, her türlü çeşitliliğe ve renge ev sahipliği yapar; tıpkı Boğaz’ın durmadan akması gibi, hayat da tüm zorluklarına rağmen akmaya devam eder.

Ayşe Demir: Duru, öncelikle benimle röportaj yapmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Boğaz’ın bu eşsiz manzarasında seninle sohbet etmek gerçekten çok keyifli. Bize biraz kendinden bahseder misin?

Duru: Ben teşekkür ederim, burada olmak ve hikâyemi paylaşmak benim için de güzel bir deneyim. 29 yaşındayım; İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Son birkaç yıldır da sahne alarak drag performanslar yapıyorum. Kendi kimliğimi yaşayabildiğim ve ifade edebildiğim bir alan yaratmak benim için çok değerli.

Ayşe Demir: İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde travesti olarak yaşamanın artıları ve eksileri neler?

Duru: İstanbul, çok çeşitli ve renkli bir şehir. Bu çeşitliliğin yarattığı özgürlük alanları, özellikle sanat ve eğlence sektöründe kendini gösterebiliyor. İstanbul’da her köşede farklı bir kültür, farklı bir yaşam tarzı var. Bu, insanların daha açık görüşlü olmasını sağlayabiliyor.
Öte yandan, hâlâ önyargılarla mücadele etmek zorunda kaldığımız anlar da oluyor. Toplumun bir kısmı bizi “öteki” olarak etiketleyip anlamak istemeyebiliyor. Ama ben yine de İstanbul’da yaşamayı seviyorum. Çünkü zorluklar kadar umut da bu şehrin her köşesine sinmiş durumda.

Ayşe Demir: Boğaz kıyısında düzenlenen bu travesti buluşmaları nasıl bir atmosfer sunuyor? Sana neler hissettiriyor?

Duru: Boğaz, İstanbul’un kalbi gibi. Buradaki geceler hem hareketli hem de huzurlu. Yakamozların ışığında yapılan buluşmalar, bir araya gelip dertlerimizi ve sevinçlerimizi paylaştığımız, kendimizi güvende ve kabul görmüş hissettiğimiz anlar yaratıyor. İster yeni yüzlerle tanışalım, ister eski dostlarla kahkaha atalım, hepsi bizim için değerli. Deniz kokusu, hafif esinti ve yakamozların romantik ışığı, bütün bu buluşmaları bambaşka bir boyuta taşıyor.

Ayşe Demir: Bu buluşmalarda genellikle neler yapılıyor? Etkinliklerin içeriğinden biraz bahseder misin?

Duru: Tabii ki. Aslında çok resmi, kuralcı bir programı olmuyor. Daha çok samimi bir ortam var. Bazı geceler müzik eşliğinde küçük drag performanslar yapılıyor; bazen de sadece çay, kahve eşliğinde sohbet ediyoruz. Dans etmek isteyen dans ediyor, şarkı söylemek isteyen şarkı söylüyor. Önemli olan orada buluşup kendimiz olabilmek, birbirimize destek olmak.

Ayşe Demir: İstanbul’da travesti topluluğunun birbirine destek olması nasıl bir önem taşıyor?

Duru: Çoğu zaman toplumun genelinden dışlanmış ya da yanlış anlaşılmış hissedebiliyoruz. Böyle zamanlarda başka insanların da benzer deneyimlerden geçtiğini görmek, yalnız olmadığımızı hissetmek çok değerli. İstanbul gibi kalabalık bir şehirde bile zaman zaman yalnız kalabiliyorsunuz. Bu yüzden dayanışma hem psikolojik olarak hem de pratik açıdan büyük önem taşıyor. Kimi iş arıyor, kimi ev arıyor, kimi ise sadece biraz sohbet istiyor. İşte bu buluşmalar, dayanışma ağını canlı tutmak için bulunmaz bir fırsat oluyor.

Ayşe Demir: Boğaz’da seni en çok etkileyen şey ne? Bir travesti olarak burayı özel kılan duygu veya his nedir?

Duru: Denizle iç içe olmak, bütün o ışıkların yansıması, vapurların sesi ve martı çığlıklarıyla birleşince sanki bir masal diyarındaymışsın gibi hissettiriyor. Belki de burada kendimizi daha özgür ve rahat hissediyoruz çünkü doğanın güzelliği bize ait tüm farklılıkları kucaklıyor. Boğaz’ın büyüsü, sanki tüm o kalıp yargıları bir anlığına bile olsa unutturuyor.

Ayşe Demir: Toplumun geneliyle iletişimde nasıl deneyimler yaşıyorsunuz? Önyargıları kırmak için neler yapılabilir?

Duru: Bazen sokakta, bazen gündelik hayatta ya da resmi işlemlerde önyargılarla karşılaşmak ne yazık ki mümkün. Ancak ben inanıyorum ki görünür olmak, hikâyelerimizi anlatmak ve açık iletişim kurmak, bu önyargıların zamanla azalmasına yardımcı oluyor. Medyada, sanatta, sokakta, iş hayatında daha fazla yer alarak varlığımızı ortaya koymalıyız. İnsanlar tanımadıklarından veya anlamadıklarından korkar. Görünür oldukça korku azalır, yerine saygı ve merak gelebilir.

Ayşe Demir: Son olarak, Boğaz kıyısındaki bu “Yakamozlu Hayaller” buluşmalarına ilk kez katılacak olanlara veya katılmak isteyenlere neler söylemek istersin?

Duru: Cesaretlerini toplasınlar ve gelsinler. Farklı olmak, korkulacak değil, kutlanacak bir şey. Boğaz’ın dinginliğinde, sabaha karşı yeni arkadaşlarla gülerek dağılmak veya yeni umutlarla güneşin doğuşunu izlemek, gerçekten tarifsiz bir duygu. Kendilerini yalnız hisseden herkesin, burada güzel bir dayanışma bulacağından eminim.

Ayşe Demir: Duru, bu sıcak ve samimi sohbet için çok teşekkür ederim. Umarım sesiniz, hikâyeniz ve enerjiniz, seni ve seninle benzer deneyimler yaşayanları daha görünür kılar.

Duru: Ben teşekkür ederim. Umarım röportajımız, insanlara biraz olsun cesaret ve umut vermiş olur. Boğaz’da yakamozların dansı eksik olmasın!

Ayşe Demir’in Notu: Duru ile yaptığım bu kısa röportaj, İstanbul’da travesti olmanın hem ne kadar renkli hem de ne kadar mücadele dolu olduğunu gösteriyor. Boğaz kıyısındaki “Yakamozlu Hayaller” buluşmaları, sadece eğlenceli bir etkinlik değil; aynı zamanda bir dayanışma, kabul ve özgürlük ifadesi. İstanbul’un çok katmanlı dokusunda daha nice hikâye var; belki bu röportaj, o hikâyelere kulak vermek için küçük bir ilham olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir